21 Ekim 2025 Salı

 


Köyümüz Sakinlerinden  Muzaffer DEMİR 21.10.2025 Günü Vefat Etmiştir. Merhumun cenazesi 21.10.2025 günü ikindi namazını takiben Mamak Ortaköy Mezarlığına defn edilecektir. Merhuma Allah'dan Rahmet Yakınlarına Başsağlığı Dileriz.

20 Ekim 2025 Pazartesi


Köyümüz Sakinlerinden Şükrü BULUT'un eşi Aysel KAYNARCA BULUT  20.10.2025 Günü Vefat Etmiştir. Merhumenin cenazesi 21.10.2025 tarihinde öğle namazını takiben Ankara Karşıyaka  mezarlığına defn edilecektir. Merhumeye Allah'dan Rahmet Yakınlarına Başsağlığı Dileriz.

 


Köyümüz Sakinlerinden  Hidayet ANDI 19.10.2025 Günü Vefat Etmiştir. Merhumun cenazesi 20.10.2025 günü ikindi namazını takiben Antalya da, Antalya Mezarlığına defn edilecektir.Merhuma Allah'dan Rahmet Yakınlarına Başsağlığı Dileriz.

14 Ekim 2025 Salı



Köyümüz Sakinlerinden Necati KELEŞER'in eşi Fikriye KELEŞER  13.10.2025 Günü Vefat Etmiştir. Merhumenin cenazesi 15.10.2025 tarihinde ikindi namazını takiben Hasbek Köy mezarlığına defn edilecektir. Merhumeye Allah'dan Rahmet Yakınlarına Başsağlığı Dileriz.

6 Ekim 2025 Pazartesi



HASBEKLİ MAHMUT PEHLİVAN -4

Adam şaşakalmıştır. Meğer adamın sorduğu çiftçi Hasbekli Mahmut Pehlivan değil miymiş?
 Ahmet Yanalak’a o pehlivanın adını sorduğumda Sivaslı Sicimoğlu adında bir pehlivan olduğunu söyledi. Çocukluğumda duyduklarıma göre devamında Mahmut Pehlivan:
 “Arkadaş madem pehlivansın önce benimle bir güreş. Beni yıkarsan gider Mahmut pehlivanla güreşirsin “der. Adam kabul eder tarlada güreşirler. Mahmut Pehlivan onu yener.  Sicimoğlu:
“Ben sıradan bir çiftçiye yenildim. Köye gidip Mahmut Pehlivan’la güreş tutmama gerek kalmadı” deyip atına biner ve geri döner.
Şüphesiz ki bu anlatılanlar yaşanmış, ya da yaşanması muhtemel şeyler değildir. Ne var ki halkın Hasbekli Mahmut Pehlivan’ı nasıl gördüğü veya nasıl görmek istediği konusunda fikir vermesi bakımından önemlidir. Halk arasında Mahmut Pehlivan’a büyük bir pehlivan olmasının ötesinde veli gözüyle de bakanlar vardır. Olağanüstü bir takım olayların, sıradan şeylermiş gibi anlatılmasının sebebi olarak görülebilir bu inanış. Anlatılan pek çok hikâyede bu türden izler görmek mümkündür. Örneğin; Mahmut Pehlivan’ın başında üç tüy vardır ki onları hiç kesmezdi. Güreşirken o tüylerin her biri çivi gibi dikilirdi. O zaman anlardık ki Mahmut Pehlivan hiddetlenmiştir ve rakibinin sırtını yere yapıştırması yakındır.
Rahmetli babam (Hasbekli Mahmut Pehlivan’ın oğlu) anlatırdı:
“Bir gün babamla ( Mahmut Pehlivan) Yozgat’a gidiyorduk. (Kağnılarla yaptığımız bu yolculuk iki-üç günümüzü alırdı.) Artık Yozgat’a yaklaşmıştık ki, babam kağnıyı durdurdu, bana dönerek; “Mehmet, şu kayayı görüyor musun?” diye sordu. Yolun kenarında, kağnıdan daha büyücek bir kayayı gösteriyordu. “O kaya eskiden şuradaydı ve yoldan gelip-geçen arabalar, kağnılar için de bir engel teşkil ediyordu. Gene böyle bir yolculuk sırasında ben o kayayı oradan aldım, getirdim şu gördüğün yere diktim. Bir gün torunlarımla buradan geçersen onlara bunu anlat.”
Kaya öyle bir-iki kişinin güç yetirebileceği gibi değildi. Şöyle göz kararı “2-3 ton kadar gelir” diye düşündü. Babasının bu talebini bir “vasiyet” olarak kabul etmişti. Vefatına yakın bizlere bunu pek çok kez hatırlatmasına rağmen olayın geçtiği mevkii tam olarak kestiremediğimizden dedemizin bu vasiyetini gerçekleştirmek konusunda bir çabamız olmamıştı. Babam bu kayanın “Köçekli Köyü” yakınlarında olduğunu söylüyordu; biz de “Bu köy olsa olsa “Köçeğinkömü”dür: diye düşünürdük hep; çünkü bildiğimiz kadarıyla Yozgat’ta “Köçekli” diye bir köy yoktu. Bundan 2-3 yıl kadar önce bahsedilen köyün Yozgat’ın güneydoğusunda, Güdülelmahacılı Köyü’nün güneyinde bulunan “Köçeklioğlu Köyü” olduğunu; sözü edilen kayanın da o köyde bulunduğunu öğrendik. Kardeşlerim ve oğlumla beraber Köçeklioğlu Köyü’ne giderek yörede “Pehlivan Kayası” diye bilinen kayayı gördük. Köyün girişinde, yolun hemen kenarında Hasbekli Mahmut Pehlivan’ın azametinin bir işareti gibiydi sanki. Üzerinde bulunduğu zemin taşlıktı. Kaya bu zeminin üstünde iğreti duruyordu; bu da bulunduğu noktaya sonradan taşındığı iddiasını güçlendiriyordu.
Böylece dedemizin vasiyeti de yerine getirmiş, babamızı da bu sorumluluktan kurtarmış oluyorduk.”
SON ZAMANLARI
Hasbekli Mahmut Pehlivan ömrünün son yıllarında kısmi bir felç geçirir. Ömrünün kalan kısmı kimi gün ayakta, kimi gün yatakta, ama hep bu hastalığın pençesinde geçer. Kafese kapatılmış bir aslan misali yatağa bağlanışı çok üzer O’nu. Hem O’nu, hem çevresindekileri…
Köyde bir düğün vardır. Oradan gelen davul, zurna sesi O’na geçmişini hatırlatır… Bir süre eskilere dalıp gittikten sonra babama seslenir. Davulcuyla zurnacıyı çağırmasını söyler. Babam bir süre sonra davulcuyla zurnacıyı alıp gelir. Onları avluda oturturken babasının yanına varıp davulcuları getirdiğini haber verir. “Arzu ile Kamber”i çalmalarını ister… “Arzu ile Kamber” güreş sırasında çalınırmış meğerse.
Davul-zurna Arzu ile Kamber’i çalarken evde pencerenin önüne oturmuş onları izlemektedir. Bir süre gözünün önünden geçer gençliği, güreşleri. Şimdi genç olsaydı, durur muydu bu hava çalarken… Herkes çalan davul ve zurnadan çok Mahmut Pehlivan’ın o dokunaklı halini izlemektedir… Başını kaldırır… Gözlerinden aşağı doğru iki damla yaş süzülür. Felçli elini diğer eline alarak:
 “Bir zamanlar çok kispet yırttın amma şimdi uçkurunu bile bağlayamıyorsun” diyerek yatağına döner. O’nun bu sözü orada bulunanları ağlatmaya yetmiştir…
Kim bilebilirdi ki bu O’nun geçmişiyle vedalaşmasıdır.
“Her nefis ölümü tadacaktır” ilahi hükmü Hasbekli Mahmut Pehlivan için de işledi.1932 senesinde 75 yaşındayken Hakkın rahmetine kavuştu. Ruhu Şad Olsun.
YENİLGİLERİ ÜZERİNE SÖYLENTİLER:
.Hüseyin Bozdağ: “Hasbekli Mahmut Pehlivan’ı ve Sicimoğlu Halil’i Artova’da büyük bir düğün güreşinde yenen Devecidağlı Çerkezoğlu’dur. Zile’nin Silis Köyü’ndendir. Ayrıca 1900 yılında Amasya Panayırı’nda Germiyanoğlu Ali, Mahmut Pehlivan’ı yenmiştir. Birde 1897 yılında Sivas paşası ibrahim Paşa’nın huzurunda Kıbrıslı Ahmet hem Hasbekliyi, hem Sicimoğlu’nu yenmiştir. Bakın Osmanlı Tarihinde yazar. Kayıtlarda vardır.”
Takma adlı biri: “Hasbekli Mahmut Pehlivan, 1857 – 1932 yılları arasında yaşamış karakucak başpehlivanıdır. İzmir’de yaptıkları ve iki buçuk saat süren güreşte Kel Aliço ile yenişemediler. Aldığı tek yenilgi Kıbrıslı Ahmet pehlivan ile yaptığı güreştendir.”
Zülküf Tekin: “Yozgat’ın gururu Hasbekli Mahmut Pehlivan Sarıkaya’nın Hasbek Köyü’ndendir. Hayatını ve güreşlerini okuyanlar bilir; bu yiğidimizin sırtı yere hiç gelmemiş olup, benim gözümde en güçlü pehlivandır. Güreşe meraklı aynı zamanda pehlivan olan Padişah Abdulaziz sırtı yere gelmeyen Anadolu yiğidi olan Sivaslı Sicimoğlu Halil Pehlivanı saraya davet eder. Huzurunda saray pehlivanlarının hepsini yıkmış. Son olarak da güreşeceği rakibi olan 27 yıl Kırkpınar Başpehlivanlığını yapan saray başpehlivanı Kel Aliço ile güreşmesine bir gün kala kalp krizi sonucu ölmüş. Anadolu insanı Sicimoğlu için çok üzülmüş ve onun kalp krizi değil zehirlenerek öldüğüne inanmış. Daha sonra Hasbekli Mahmut Pehlivan da saraya davet edilmiş. O da ölüm korkusuyla davetten kaçarak saklanmış. Onu bulup saraya getirmesi için bir binbaşı görevlendirilmiş. İki ay kadar aramasına rağmen onu bulamadan saraya eli boş dönmüştür.
Daha sonra Abdulaziz’in tahtan indirilmesiyle ortaya çıkmış. Ara verdiği güreşlere tekrar devam etmiş ve gittiği bütün güreşlerdeki bütün ödülleri toplayarak zengin olmuştur.
Daha önce de bu yiğit pehlivanımız İzmir’de iki saray pehlivanını yıktıktan sonra Kel Aliço ile karşılaşmış, Aliço ile iki buçuk saat yenişememiştir.
Sivaslı Sicimoğlu Halil pehlivan ile Sivas’ta güreşmiş ve onu yan düşürerek yenmiştir.
Bu Anadolu yiğidi Yozgat’ın gururu efsane Mahmut Pehlivanı saygıyla anıyorum.”
Kaynak Kişiler: Ahmet YANALAK (Hasbekli Mahmut Pehlivan’ın Torunu), Murat SERTOĞLU ve Hasbekli Ömer GÜNGÖR
ahmet.kocak16@hotmail.com.

 


HASBEKLİ MAHMUT PEHLİVAN -3

Haberci birkaç dakika içinde Mahmut Pehlivan’a ulaştı, nefes nefese anlattı olup biteni. Hüseyin Pehlivan’ın, kardeşi Ali Pehlivan’a yaptıkları çok kızdırmıştı O’nu. Habercinin atına atladı, camızları eve götürmesini tembihledikten sonra uçarcasına at sürdü köye doğru. Doğru harman yerine gitti. Halk bir masal kahramanını karşılar gibi karşıladı Mahmut Pehlivan’ı. Daha atından inerken kalabalıktan birine evden kispetini getirmesini söyledi. Esat Bey’i soğuk bir yüz ifadesiyle selamladıktan sonra, kalabalık içinde kardeşini aramaya başladı göz ucuyla. Ali Pehlivan, başı dizlerinin arasında, yorgun, ağlamaklı oturuyordu tek başına. Ağa­beyinin gözlerini üzerinde hissediyor, utancından kaldıramıyordu bakışlarını göz göze gelmemek için. Kardeşinin bu hali Mahmut Pehlivan’ın üzüntüsünü de hırsını da bir kat daha artırdı. Gömleğinin düğmelerini çözmeye sabrı kalmamıştı. Yakasından tuttuğu gömleği yırtarak çıkarmıştı bir hamlede. Atıverdi kendini güreş meydanına.
Mahmut Pehlivan’ın peşrevi de güreşi kadar seyre değerdi; ancak bu sefer kısa tuttu peşrevi. Hasmının üzerine atılmak için sabırsızlanıyordu. “Ya Allah” diyerek hamle yaptı aslan karşısında, kaderine razı bir ceylan masumiyeti ve çaresizliği içerisindeki Hüseyin Pehlivan’a doğru.
Sonu ceylanınkinden farklı olmadı Hüseyin Pehlivan’ın. Daha ilk hamle de altında kalmıştı Mahmut Pehlivan’ın. O buna zaten razıydı. Farklı bir sonuç bekliyor da değildi. Kardeşi Ali Pehlivan’a yaptıklarından sonra Mahmut Pehlivan’ın kendisini sakatlayacağından korkuyordu. Kim bilir bu O’nun belki de son güreşi olurdu. Bu duygular içerisinde kendini Mahmut Pehlivan’ın karşı konulmaz gücüne ve vicdanına teslim etmişti.
Mahmut Pehlivan, rakibini bacaklarının arasına almış kendisi de yere uzanmış vaziyette ellerini kullanmaksızın bir o yana bir bu yana çarpıyordu. Biraz önce yaptıklarından sonra böylesi bir ezayı çoktan hak etmişti. Böyle düşünüyordu istisnasız seyredenler. Bir ara Esat Bey oturduğu yerden kalktı, pehlivanların yanına kadar yürüdü.
 “Hüseyin” diye seslendi. Hüseyin Pehlivan aslanpençesindeki ceylan misali kan-ter içinde:
“Buyur Ağam”.
“Biraz önce yediğin o madımaklar yine buradalar bak; niye yemiyorsun?’
Bu sözler Hüseyin Pehlivan’ın yarasına tuz biber olmuştu temelli.
“O madımakları gözüm görüyor mu ki Ağam?” diye cevap verir mecalsiz.
Mahmut Pehlivan Esat Bey’e sitemini belli edercesine yüksek sesle:
“Ağa Ağa… Hüseyin’i bırak, üçünü sal üçünü!” diye bağırarak diğer üç başpehlivana birden meydan okur. Bu, Hüseyin Pehlivan için kurtuluş olur. Yeni bir güreşi başlatmak üzere Mahmut Pehlivan ile Hüseyin Pehlivan arasındaki güreş bozulur. Şimdi Mahmut Pehlivan aynı anda üç pehlivana karşı güreşecektir. Güreş meydanlarında bir benzeri daha olmayan bu uygulama nihayet başlar. Mahmut Pehlivan kısa bir süre içinde bu üç başpehlivanı da un çuvalı gibi yığar üst üste.
TAHTA KIRAN HASBEKLİ MAHMUT PEHLİVAN
 Mahmut Pehlivan kariyerinin en önemli güreşini Adana’da bir Fransız’a karşı yapmıştır. Ticaret maksadıyla gittikleri Adana’da bir emrivaki ile ‘insan azmanı” diyebileceğimiz bir Fransız’ın karşısına çıkarılan Mahmut Pehlivan üstelik hiç güreşmediği tarzda bir güreşe de mecbur edilmiştir. Geniş meydanlarda güreş tutmaya alışık olan Mahmut Pehlivan kurdurulan daracık bir ringde ve Grekoromen sitilde, üstelik kendisinden iki misli daha ağır bir insan azmanına karşı gerçekleştirir bu güreşini.
Bu güreşi de uzun uzun anlatarak siz okuyucuların sabırlarını zorlamak istemiyorum; ancak şu kadarını söylemeliyim ki; Hasbekli Mahmut Pehlivan kendisinden hiç ama hiç beklenilmeyen bir galibiyeti ringi göçürerek almış, bu güreşiyle de Adana yöresinde ünü artmış; kendisi o güreşinden sonra “Tahta Kıran” namıyla anılır olmuştur.
Hayatındaki tek yenilgisini Sicimoglu Halil’i de yenmiş olan Kıbrıslı Ahmet’in elinden almıştır.”
EFSANELER
Birçok pehlivan gibi Mahmut pehlivan da halk tarafından efsaneleştirilmekten geri duramadı. Tarihimizden çokça pehlivanların akla hayale sığmayacak deyişlerinin sebepleri halkın onlara duyduğu müthiş sevgidir. Bu her ne kadar güzel ve hatta kutsal olsa da gerçeği bulmak isteyen bizim gibiler için de bir o kadar uğraştırıcı oluyor. Şimdi yine torunu Ahmet YANALAK’ın sözleri ile devam edelim:
“Köy odalarında en çok anlatılan hikâyelerden birisi de “Hasbekli Mahmut Pehlivan” hikâyeleridir. İşte o hikâyelerin en çok bilinen, tekrarlananlarından biri:
Mahmut Pehlivan’ın ünü köy, kasaba derken çevre vilayetlere kadar ulaşmıştır. İşte o vilayetlerden birinde yaşayan anlı-şanlı bir başpehlivan, Hasbekli Mahmut Pehlivan’ın ününü duyar ve der ki: “Varayım gideyim şu pehlivanı bulayım, tanıyayım; anlatıldığı gibi midir, göreyim.”  Bu düşünceyle yola çıkar. Günlerce at üstünde yol aldıktan sonra, artık Hasbek’e yaklaştığını düşünerek o sırada yol kenarında öküzleriyle ekin ekmekte olan bir çiftçiden yol sormak ister. Bu düşünceyle çiftçiye yaklaşır, selam verdikten sonra çiftçinin saçtığı tohumdan bir avuç alır. Parmaklarının arasında tohumluk buğdayı ezerek un eder. Çiftçiye:
“Bu ne hemşerim un mu ekiyorsun?” diye takılarak böylece yaptığı işin fark edilmesini de sağladıktan sonra devam eder:
“Buraların yabancısıyım. Hasbek’e gidiyorum. Yolu bilmiyorum. Sora sora buraya kadar gelebildim. Daha yolum var mı? Bana yolu tarif eder misin?” der. Çiftçi yolcunun avucundaki una kayıtsız bakar, sonra karasabanın tutağına çökerek, sabanın ucunu öküzlerle birlikte havaya kaldırır. Sabanın yönünü, ucunda öküzler olduğu halde sağa doğru çevirerek:
“Şu karşıda minaresi gözüken köy var ya! İşte Hasbek orası.” der… ahmet.kocak16@hotmail.com